16 Ağustos 2014

Hangi Atatürk gerçek?


1- Kanun-i Esasi hakkında:

Önce:

M.Kemal Paşa, Balıkesir Zağanos Paşa Camiinde yaptığı konuşma, 7 Şubat 1923

”Kanun-i Esasi cümlenizce malumdur ki Kuran-ı Azimüşşandaki nusustur.”
(Anayasa hepinizce bilinir ki Şanı yüce Kur’an daki kesin emir ve hükümlerdir.)[1]

Sonra:

''...Geçmişte özellikle Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden sonra Kanun-i Esasî’mizi ve Meşrutiyet yasalarımızı Batı’nın uygarlık makinesine uyarak değiştirmeye çok çalıştık. Ancak bu girişimimiz sonuçsuz kaldı...''[2]

2- Kur’an-ı Kerim hakkında:

Önce:

Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dinî gerçekleri bildirmeye memur ve elçi olmuştur. Ana yasası, hepimizce bilinir ki, şanı büyük olan yüce Kur’an’daki naslardır. İnsanlara gelişme ve aydınlanma ışığı vermiş olan dinimiz, son dindir, en eksiksiz dindir; çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymasaydı, bununla diğer ilâhî doğa yasaları arasında karşıtlık olması gerekirdi; çünkü bütün evren yasalarını yapan Cenab-ı Haktır. [3]

Sonra:

CHP'nin 1934 yılı baskı Kitabı"Atatürk Kur’an’ı küçümseyerek yere attı"


“Kemal (Atatürk) Kur’an’ı istihfafla (küçümseyerek) yere atmış, kendi heykelini diktirmiş, fesi ortadan kaldırmış ve kadınların yüzlerindeki peçeyi yırtmıştır. Sultanların sarayı olan Yıldız köşkü bugün müzedir. O halde sultanın camii de (Ayasofya) niçin bir müze olmasın?”[4]

3- Kur’an-ı Kerim hakkında:

Önce:

Allah kendisine uymaya mecbur tuttuğu insanların esasen kalp ve vicdanındaki gerçek gereksinimleri tamamen bilir. Bu nedenle gönderdiği kitap, tamamen o gereksinime uygun hükümler içeren bir kitaptır.[5]

Sonra:

''...Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz...''[6]

4- Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed(S.A.V.) hakkında:

Önce:

''...Muhammet Mustafa, peygamber olmadan evvel kavminin muhabbetine, hürmetine, itimadına mazhar oldu. Ondan sonra ancak kırk yakında nübüvvet ve kırk üç yakında risalet geldi. Fahriâlem Efendimiz namütenahi tehlikeler içinde, bîpayan mihnetler ve meşakkatler karşısında (20) sene çalıştı ve din-i islâmı tesise ait vazife-i peygamberisini ifaya muvaffak olduktan sonra vâsılı alâ-yı illiyyîn oldu...''[7]

Sonra:

Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur. [8]

5- Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed(S.A.V.) hakkında:

Önce:

“Hz. Muhammed’in(S.A.V.) mezarını yıkıp, yerini degiştirmek isteyen zamanın Suud kralına Atatürk’ün kendi el yazısı ve imzasıyla çektigi(iddia edilen) telgraf:

‘Suud kralının dikkatine !! Tarafımıza ulaşan haberlere göre Allah’ın sevgili ve özel kulu, elçisi peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın kabrini yıkıp yerini degiştirecekmişsin. O mezarın tek taşına dokunursan Kurtuluş Savaşı’nı bırakır ordularımla aşağı inerim.’[9]

Sonra:

Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed'e(S.A.V) hakaret:

''...Muhammed Medine'de yerleştikten ve az çok teşkilat yaptıktan sonra Mekke ile Suriye arasında gelip giden tüccar kervanlarına tecavüzlere başlamıştı...''[10]

[10]Tarih 2,Ortazamanlar

6- Medeniyet hakkında:

Önce:

Milletimize bu isnadatta bulunan muarızlar insaf etsinler de, dünyanın en büyük ve medenî milleti olduğunu iddia edenlerden, dini İslami sureti resmiyede tanımıyan, İslâmları pazar gününü yevmi tatil ve mübarek suretinde tanımağa icbar eden ve İslamların yevmi mahsusu olan cuma gününü resmen tanımıyan milletler olduğunu unutmasınlar.[11]

Sonra:


Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur.[12] Medenî olmayan insanlar, medenî olanların ayakları altında kalırlar.[13]Bizim kıyafetimiz milli midir?Bizim kıyafetimiz medeni ve beynelmilel midir?''[14]


7- Din hakkında görüşleri:

Önce:

Din gerekli bir kurumdur. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.[15] Din vardır ve gereklidir.[16] Din lüzumlu bir müessesedir.[17]

Sonra:

1924 tarihinde Teşkîlât-ı Esâsiye Kânûnu[18] içerisinde yer alan 2 inci,16 ıncı,26 ıncı ve 38 inci maddelerin değiştirilireceğine dair 10.04.1928 tarihinde Teşkilâtı esasiye kanununun bazı maddelerini muaddil olacağına dair 1222 nolu kanun kabul edilir.[19] 10.04.1928 tarihinde kabul edilen 1222 nolu karar ile;20.04.1340(1924) tarihli 491 nolu Teşkîlât-ı Esâsiye Kânûnu içerisinde madde 2 de yer alan ''Türkiye Devletinin dîni, Dîn-i İslâmdır'' hükmü kaldırılır.

Teşkîlât-ı Esâsiye Kânûnukanun karar no:491kabul tarihi:20.04.1340(1924)
Resmi gazete tarihi:24.05.1924
[18]
8- Din hakkında görüşleri:
Önce:

...Bizim dinimiz en makul ve tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabiî olabilmesi için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.[20] ..İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. Eksiksiz dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa, hakikate tamamen uyuyor ve uygun düşüyor..[21] Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı tavsiye etmez. Aksine Allah da Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve şerefini korumalarını emrediyor.[22] Müslümanlık, aslında en geniş anlamıyla hoşgörülü ve çağdaş bir dindir. [23]

Sonra:

"Efendiler, bütün insanlığın deneyim, bilgi ve düşünüşüyle yükselip olgunlaşması; Hıristiyanlıktan, Müslümanlıktan, Budizmden vazgeçerek yalınlaştırılmış ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş katıksız ve lekesiz bir dünya dininin oluşması ve insanların şimdiye kadar kavgalar, pislikler, kaba istek ve eğilimler arasında bir yoksullar evinde yaşamakta olduklarını kabul ederek bütün varlık ve kafaları zehirleyen kötülük tohumlarını ortadan kaldırmaya karar vermesi gibi koşulların oluşmasını gerçekleştirecek olan bir “Birleşik Dünya Devleti” düşünün tatlı bir şey olduğunu yadsıyacak değiliz."[24]

Nutuk sayfa 713[1]

9- Cuma günü tatil yapmak hakkında:

Önce:

* Milletimize bu isnadatta bulunan muarızlar insaf etsinler de, dünyanın en büyük ve medenî milleti olduğunu iddia edenlerden, dini İslami sureti resmiyede tanımıyan, İslâmları pazar gününü yevmi tatil ve mübarek suretinde tanımağa icbar eden ve İslamların yevmi mahsusu olan cuma gününü resmen tanımıyan milletler olduğunu unutmasınlar.[25]


* 15 Mart 1923′te Adana’ya giden M. Kemal, Adana’daki Ulucâmii ziyâretinden sonra Esnaf Cemiyetinin verdiği çaya iştirâk ederek esnafa şöyle der:(Ertesi günü Cumâdır.)

“Sizler ki çok çalışıyorsunuz. Çok çalışanlar o nisbette havaya, sessizliğe, dinlenmeye muhtaçtır. Cumâ gününü hava alma ve tatil günü yapmakla çok akıllıca bir iş yapmış oldunuz. Bu haftada bir günlük bir tatil hem sıhhatiniz için hem de din gereği olarak lüzumludur. Biliyorsunuz ki, şeriatta Cumâ namazından maksat herkesin dükkânlarını kapayarak, işlerini bırakarak, bir araya toplanmaları ve İslâmların genel meseleleri hakkında dertleşmeleri içindir.

Cuma günü tatil yapmak, şeriatın da emri gereğidir. Bu kadar açık bir hakikati size herhangi bir kişinin, milletvekili olsun, ben olayım, hacı olsun, hoca olsun, bu yapılan şey dine aykırıdır, demesi kadar küstahlık, dinsizlik, imansızlık olamaz.”[26] 

Sonra:

2 Ocak 1924 tarihinde (Hilâfetin kaldırılmasından önce) çıkarılmış olan 394 sayılı kanuna göre Cumâ günü hafta tatili olarak kabul edilmiştir.[27] 

Kemal Atatürk ''Cuma günü tatil yapmak, şeriatın da emri gereğidir. Bu kadar açık bir hakikati size herhangi bir kişinin, milletvekili olsun, ben olayım, hacı olsun, hoca olsun, bu yapılan şey dine aykırıdır, demesi kadar küstahlık, dinsizlik, imansızlık olamaz.'' derken. 27 Mayıs 1935 tarihinde 394 sayılı kanun kaldırılır ve yerine 2739 sayılı ''Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'' kabul edilir.[28] Bu kanuna göre Cumâ’yı hafta tatili olarak kabul eden 394 sayılı kânun yürürlükten kaldırılmış, yerine Pazar günü hafta tatili ilân edilmiştir.

Ulusal Bayram ve  genel tatiller hakkında kanun,Kanun no:2739,Kabul tarihi:27.05.1935
Resmi gazete yayın tarihi:01.06.1935
[28]
10- Hilafet hakkında:

Önce:



''...Hakikaten emri hilâfet, mileli islâmiyece en büyük bir maslahattır. Çünkü Efendiler, Hilafet-i Nebeviye, ehli islâm arasında bir rabıta olan bir emarettir. Ve ehli islâmın kelime-i vahide üzere içtimalarını temin eden bir emarettir.Emaret ise, Cenabıhakkın bir sır ve hikmetidir ki, teessüsü, daima satvet ve kuvvetle meşruttur...''[29]

TBMM 1.11.1338(1 kasım 1922)

Sonra:

3 Mart 1924'de 431 sayılı kanunla hem hilafet kaldırılıyor hem de bütün padişah mülklerine el konulduğu gibi hanedan mensuplarının Türkiye topraklarında yaşamaları, ebediyen yasaklanıyor.Bütün Osmanoğlunu ilelebet Türkiye topraklarında, değil yaşamaktan transit geçmekten bile mahrum ediyor.[30]


[30]Hanedan'ın sınır dışı edildiğine dair haber

[30]Resmi Gazete 6 Mart 1924,sayfa-6 Hilâfetin ilgâ ve Hanedan-ı Osmanî’nin Türkiye Cumhuriyeti  memaliki haricine çıkarılmasına dair kanun

11- Saltanat ve Hilafet makamlarının  ayrılması hakkında:

Önce:

24 Nisan 1920 tarihinde (23 Nisan 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kurulmasından bir gün sonra) Kemal Atatürk yapmış olduğu konuşmasında Saltanat'ın aynı zamanda Hilafet makamı,Padişah'ın İslam reisi,Saltanat ve Hilâfet makamlarının ayrılmasını amaçlayanların düşman olduğunu,birinci gayelerinin Saltanat ve Hilâfet makamlarının ayrılmasını amaçlayan düşmanlara bunun müsait olmadığını göstermek olduğunu belirtiyor.

Hükümet Teşkilatı Hakkında yapmış olduğu konuşmasından bir bölüm:
24 Nisan 1920

...Devlet-i Osmaniye(Osmanlı Devleti) diğer herhangi bir devlet gibi hükümdarının nüfuz-u cismanisi etrafında müteşekkil(şekillenmiş) değildir. Makam-ı saltanat(Saltanat makamı) aynı zamanda makam-ı hilâfet(Hilâfet makamı) olmak itibariyle padişahımız cumhur-u islâmın da reisidir. Mücahedatımızın(mücadelemizin) birinci gayesi ise saltanat ve hilâfet makamlarının tefrikını(ayrılmasını) istihdaf(amaçlayan) eden düşmanlarımıza irade-i millîyenin(Milli iradenin) buna müsait olmadığını göstermek ve bu makamat-ı mukaddeseyi(kutsal makamı) esaret-i ecnebiyeden(yabancı esaretinden) tahlis ederek ulülemrin (Padişahın) salâhiyetini(yetkisini) düşmanın tehdit ve ikrahından(zorlamasından) azade(serbest) kılmaktır...[31]

Sonra:

Mustafa Kemal yapmış olduğu konuşmasında saltanat ve hilâfet makamlarının ayrılmasını amaçlayanların düşman olduğunu belirtirken 1 Kasım 1922'de alınan kararla Saltanat'ı kaldırarak Saltanat ve Hilafet makamlarını ayırıyor.[32] 

12- Osmanlı Devleti ve Padişah hakkında:

Önce:
''...Fatih İstanbul‘da bulduğu dinî ve millî teşkilâtı olduğu gibi bıraktı. Rum patriki, Bulgar eksarhı ve Ermeni kategigosu gibi Hıristiyan rüesayı diniye haizi imtiyaz oldu. Kendilerine her türlü serbesti bahşedildi.İstanbul‘un fethindenberi, gayri müslimlerin mazhar bulundukları bu imtiyazatı vâsia(geniş imtiyazlar), milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en müsaadekâr ve civanmert bir milleti olduğunu ispat eder en bariz delildir...''[33]

Sonra:

Nutuk'tan bir bölüm:

*"Osmanlı Hükümetine, Osmanlı padişahına ve müslümanların halifesine isyan etmek ve bütün milleti ve orduyu isyan ettirmek lâzım geliyordu."[34]

[34]Nutuk sayfa 14

*1933 yılında Devlet matbaası tarafından bastırılan Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyet'ine Nasıldı Nasıl Oldu.[35]

İçeriğinde Ecdadımıza türlü hakaret,küfür ve iftiralar yer almakta.Padişah hakkında soysuzlaşmış zulüm ve sefalet miras yedileri,Şehzadeler kuş beyinli,Osmanlı vatandaşına örümcekli kafa,Din alimlerine hakaretler,Osmanlı halkı uyuşuk durgun ve daha niceleri.

Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyet'ine Nasıldı Nasıl Oldu[35]

13- Sultan Vahdettin hakkında:

Önce:
''...O zaman, Saltanat’ı atadan oğula geçirmek gibi yanlış bir usulün sonucu olarak, büyük bir makam, tantanalı bir ünvan kazanabilmiş bir sefilin...Vahdettin gibi hürriyetini ve hayatını milleti içinde tehlikede görebilecek kadar âdi bir yaratığın...Şükre değer bir durumdur ki, bu alçak, mirasına konduğu Saltanat makamından millet tarafından atıldıktan sonra, alçaklığını sonuna kadar getirmiş oluyor...Âciz, âdi, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık...''[36]

Sonra:

 Biçare Sultan Mehmet Vahidettin han 16 Mayıs 1926 günü İtalya’nın San Remo isimli şehrinde aç, sefil, hasta, yorgun ve ümitsiz bir biçimde kalp krizinden vefat ettiğinde, Gazi Mustafa Kemal Paşa Adana’dadır. Roma Büyükelçiliği bir telgrafla ölüm haberini ulaştırır kendisine. Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Suat Bey’in “Sultan Vahidettin’in füc’eten (ansızın) vefat ettiği şimdi haber alınmıştır” şeklinde yazan telgrafı kendisine verilir.
               
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, o sıralarda dostları ile beraber yemeğe oturmuştu… Hamdullah Suphi Tanrıöver’in anlattığına göre, paşa haberi işitince ; “ VAH VAH! ALLAH RAHMET EYLESİN. BİR TARİH KAPANDI. KİM İSTERDİKİ BÖYLE OLMASINI. ÇOK NAMUSLU BİR ADAM ÖLDÜ… İSTESEYDİ TOPKAPI SARAYI’NIN BÜTÜN HAZİNESİNİ GÖTÜRÜR VE ÖYLE BİR ORDU KURUP GERİ DÖNERDİ Kİ…” demiştir.
               
Bazı tanıklar ki bunlardan biri Hasan Rıza Soyak’tır, o gece Mustafa Kemal’in gözlerinden ince ince yaşlar  süzüldüğünü anlatacaktır ileriki zamanlarda… Kolay değil bir imparatorluğun son padişahı ölmüştür. Hem de kendisini, memleketi kurtarması için vazifelendiren bir padişah…
               
Derhal odasına çekilir ve kimseyle konuşmaz. Ama Sultan Vahidettin han için ne düşündüğü, akıttığı göz yaşlarından belli olur.  Üzüldüğünü herkes anlamıştır…
               
Mustafa Kemal Paşa bir gün yanında hizmet eden Cemal Granda’ya ve Yazı İşleri Müdürü Tevfik bey’e der ki; Beni, Milli Mücadeleyi açmak üzere bunca paşa arasından seçip Anadolu’ya gönderen Sultan Vahidettin’dir… Uzun söze ne hacet. Tarih, bir gün her şeyin en doğrusunu  herkese gösterecektir.[37]

14- Saltanat ve Hilafet'i korumak hakkında:

Önce:

Hilafet,Saltanat ve Ülke'yi düşmandan kurtarmak ve saldırıları önlemek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920'de kurulur. Altı gün sonra 29 Nisan 1920'de 2 numaralı Hıyanet-i Vataniye Kanunu kabul edilir.[38](Saltanat kaldırılmadan önce.) 

Bu kanuna göre;"Yüce hilafet makamı ve saltanatı ve Ülkeyi yedi yabancı devlet güçlerinden kurtarmak ve saldırıları önlemek amacına yönelik olarak kurulan Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine isyana yönelik sözlü, yazılı veya eylemli muhalefet ve fesatlıkta bulunanlar vatan haini sayılır." (Madde 1) 

Sonra:

Kabul edilen 2 numaralı Hıyanet-i Vataniye Kanunu madde bire göre;"Yüce hilafet makamı ve saltanatı ve Ülkeyi yedi yabancı devlet güçlerinden kurtarmak ve saldırıları önlemek amacına yönelik olarak kurulan Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine isyana yönelik sözlü, yazılı veya eylemli muhalefet ve fesatlıkta bulunanlar vatan haini sayılır."

iken Kemal Atatürk Hem Saltanat ve Hilafet'i kaldırıyor. Hemde Büyük Millet Meclisi Millet vekillerine  sözlü saldırıda bulunarak madde 1'i ihlal ediyor ve Millet'in vekillerini tehdit ediyor.

''Hâkimiyet Ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; müzakere ile, münakaşa ile verilmez.Hâkimiyet, saltanat kuvvetle, kudretleve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milletinin hâkimiyet ve saltanatına, vazıulyed olmuşlardı; bu tasallûtlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdi. Şimdi de, Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hâkimiyet ve saltanatını, isyan ederek kendi eline, bilfiil, almış bulunuyur. 

Bu bir emrivakidir. Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hakimiyetini bira kaçak mıyız, bırakmıyacak mıyız? meselesi değildir.

Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehal, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görülse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. 

Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.[39]

[38]Resmi gazete:Hıyanet-i Vataniye Kanunu,07.02.(1337)1921

15- Halifelik ve Yabancı Dini Kurumlar Hakkında:

Önce:

''...Fatih İstanbul‘da bulduğu dinî ve millî teşkilâtı olduğu gibi bıraktı. Rum patriki, Bulgar eksarhı ve Ermeni kategigosu gibi Hıristiyan rüesayı diniye haizi imtiyaz oldu. Kendilerine her türlü serbesti bahşedildi.İstanbul‘un fethindenberi, gayri müslimlerin mazhar bulundukları bu imtiyazatı vâsia(geniş imtiyazlar), milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en müsaadekâr ve civanmert bir milleti olduğunu ispat eder en bariz delildir...''[40]

Sonra:

Halifelikle birlikte, Türkiye’de var olan Ortodoks ve Ermeni kiliseleri patrikhaneleri ile Musevî hahamhanelerinin ortadan kalkması gerekir. Halifelik ve bu çeşitli patriklikler yüzyıllardan beri dinî yetkilerinin dışında büyük ayrıcalıklar topladılar. Halkın düşüncelerine dayanarak verilen hukuk dışı ayrıcalıklar ile cumhuriyet yönetiminin uygulanması mümkün değildir.[41]

16- Diğer Millet'leri taklit edenler hakkında:

Önce:

''...Kıyafetlerinde Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, kendine mahsus âdatı, kendine göre millî hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mukallidi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti dahilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır...''[42]

Sonra:

''Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mukallidi olmamalıdır.''diyen Kemal Atatürk Batılılara (medeni) benzemek için 25 Kasım 1925 tarihli 671 numaralı bir kararla şapka kanunu kabul ediliyor.[43] Yahudi şapkasını Halka kanun ve baskı ile giydirip giymeyenleri idam ediyor. 


17- Cami'ler hakkında:

*Kemal Atatürk'ün Tokyo'da Cami yaptırdığı iddia edilmesi.

*CHP döneminde 15 Kasım 1935 tarihinde 2845 numaralı bir kanun çıkartılır.Bu kanun maddesinde:(Tasnif harici kalacak cami ve mescitler usul ve mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır.) hükmü vardı.[44] Bu tarih itibari ile bir çok Cami-i kapatılır,yıktırılır,satılır,müzeye çevirilir.

[44]Resmi gazete:22.11.1935

18- Kemal Atatürk'ten itiraf:

Kemal Atatürk İslam Dinini kullanıyormuydu? En yakın arkadaşının anıları(Türk Tarih Kurumu Kaynaklı)

Mazhar Müfit Bey, M. Kemal Paşa’nın Erzurum Kongresi’ni açarken yaptığı konuşmanın sonunda şu sözlere yer verdiğini yazar:

“ - En son olarak niyazım şudur ki, Cenâb-ı Vacibü’l-Amal Hazretleri, Habib-i Ekrem’i hürmetine, bu mübarek vatanın sahip ve müdafii ve diyabeti celile-i Ahmediye’nin ilâyevnilkıyâme- haris-i estakı olan millet-i necibemizi ve makam-ı saltanat ve hilâfet-i kübrâyı masun ve mukaddesatımızı düşünmekle mükellef olan heyetimizi muvafık buyursun.”

Mazhar Müfit, bu konuşmayı yadırgayarak Paşa’ya niçin böyle bir konuşma yaptığını sorar.

Kongre akşamı Paşa’ya:

 “ - Erzurum, nutkunuzun sonunu müftü efendinin duası gibi bitirdiniz”, dedim. Bu tarz konuşmamı hoş gördüğü için sadece güldü ve:

“ - Maksadını anlıyorum, anlıyorum amma şimdi vazifemiz halkı, vatanı ve esir padişahı kurtarmaya inandırmaktan ibarettir.”[45]

 Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk ile Beraber, Türk Tarih Kurumu Yayınları,sayfa 85

Hangi Atatürk gerçek?

1- Anayasa hepinizce bilinir ki Şanı yüce Kur’an daki kesin emir ve hükümlerdir diyen Atatürk mü gerçek?

Kanun-i Esasî’mizi ve Meşrutiyet yasalarımızı Batı’nın uygarlık makinesine uyarak değiştirmeye çalışan Atatürk mü gerçek?


2- Ana yasa, hepimizce bilinir ki, şanı büyük olan yüce Kur’an’daki naslardır...Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymasaydı, bununla diğer ilâhî doğa yasaları arasında karşıtlık olması gerekirdi; çünkü bütün evren yasalarını yapan Cenab-ı Haktır diyen Atatürk mü gerçek?

Kur’an’ı küçümseyerek yere atan Atatürk mü gerçek?


3- Allah kalp ve vicdanındaki gerçek gereksinimleri tamamen bilir. Bu nedenle gönderdiği kitap, tamamen o gereksinime uygun hükümler içeren bir kitaptır diyen Atatürk mü gerçek?

Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz diyen Atatürk mü gerçek?


4- Peygamber Efendimiz HZ Muhammed Mustafa(S.A.V.) Efendimizi öven Atatürk mü gerçek?

Bütün dinler Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur diyen Atatürk mü gerçek?


5- Hz. Muhammed’in(S.A.V.) mezarını yıkıp, yerini degiştirmek isteyen zamanın Suud kralına telgraf çeken Atatürk mü gerçek?

Peygamber Efendimiz HZ Muhammed Mustafa(S.A.V.) Efendimize hakaret eden Atatürk mü gerçek?


6- Dünyanın en büyük ve medenî milleti olduğunu iddia edenlerden,dini İslami sureti resmiyede tanımıyan,İslamların yevmi mahsusu olan cuma gününü resmen tanımıyan milletler olduğunu unutmasınlar diyen Atatürk mü gerçek?

Medenî olmayan insanlar, medenî olanların ayakları altında kalırlar.Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur diyen Atatürk mü gerçek?


7- Din gerekli bir kurumdur. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur diyen Atatürk mü gerçek?

10.04.1928 tarihinde kabul edilen 1222 nolu karar ile;20.04.1340(1924) tarihli 491 nolu Teşkîlât-ı Esâsiye Kânûnu içerisinde madde 2 de yer alan ''Türkiye Devletinin dîni, Dîn-i İslâmdır'' hükmü kaldıran Atatürk mü gerçek?


8- Bizim dinimiz en makul ve tabiî bir dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa, hakikate tamamen uyuyor ve uygun düştüğünü söyliyen Atatürk mü gerçek?

Müslümanlıktan vazgeçerek yalınlaştırılmış ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş katıksız ve lekesiz bir dünya dininin oluşması için “Birleşik Dünya Devleti” kurmaya çalışan  Atatürk mü gerçek?


9- Dünyanın en büyük ve medenî milleti olduğunu iddia edenlerden,dini İslami sureti resmiyede tanımıyan,İslamların yevmi mahsusu olan cuma gününü resmen tanımıyan milletler olduğunu unutmasınlar ve Cuma günü tatil yapmak, şeriatın da emri gereğidir. Bu kadar açık bir hakikati size herhangi bir kişinin, milletvekili olsun, ben olayım, hacı olsun, hoca olsun, bu yapılan şey dine aykırıdır, demesi kadar küstahlık, dinsizlik, imansızlık olamaz diyen Atatürk mü gerçek?


27 Mayıs 1935 tarihinde 394 sayılı kanunu kaldıran ve yerine 2739 sayılı ''Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'' kabul eden ve bu kanuna göre Cumâ’yı hafta tatili olarak kabul eden 394 sayılı kânun yürürlükten kaldıran yerine Pazar günü hafta tatili ilân eden Atatürk mü gerçek?


10- Hilafet, ehli İslam arasında bir rabıtadır ve gereklidir diyen Atatürk mü gerçek?

3 Mart 1924'de 431 sayılı kanunla Halifeliği kaldırıp hanedan mensuplarının Türkiye topraklarında yaşamalarını ebediyen yasaklıyan Atatürk mü gerçek?


11- Saltanat'ın aynı zamanda Hilafet makamı,Padişah'ın İslam reisi,Saltanat ve Hilâfet makamlarının ayrılmasını amaçlayanların düşman olduğunu,birinci gayelerinin Saltanat ve Hilâfet makamlarının ayrılmasını amaçlayan düşmanlara bunun müsait olmadığını göstermek olduğunu söyliyen Atatürk mü gerçek

1 Kasım 1922'de alınan kararla Saltanat'ı kaldırarak Saltanat ve Hilafet makamlarını ayıran Atatürk mü gerçek


12- Padişah ve Osmanlı Devleti'ni öven Atatürk mü gerçek

Osmanlı Hükümetine, Osmanlı padişahına ve müslümanların halifesine isyan etmek ve bütün milleti ve orduyu isyan ettirmek lâzım geliyordu diyerek, Osmanlı Devleti'ne ve Padişah'lara türlü hakaret ve iftira atan Atatürk mü gerçek

13- Sultan Vahdettin'e hakaret eden Atatürk mü gerçek

Sultan Vahdettin'i öven Atatürk mü gerçek


14- Hilafet ve Saltanat makamlarını yedi  yabancı Devlet güçlerinden kurtarmak ve saldırıları önlemek için 29 Nisan 1920'de 2 numaralı Hıyanet-i Vataniye Kanunu kabul eden Atatürk mü gerçek?

Saltanat  ve Hilafet'i kaldıran hemde Büyük Millet Meclisi Millet vekillerine ''Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.''diyerek sözlü saldırıda bulunarak madde 1'i ihlal eden ve Millet'in vekillerini tehdit eden Atatürk mü gerçek?


15- Fatih Sultan Mehmed Han'ın inançlara özgürlük hakkı tanıması ile diğer Din mensuplarının kendilerine her türlü serbestliğin verilmesinin milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en müsaadekâr ve civanmert bir milleti olduğunu ispat eder en bariz delildir diyen Atatürk mü gerçek?

Halifelikle birlikte, Türkiye’de var olan Ortodoks ve Ermeni kiliseleri patrikhanelerinin ortadan kalkması gerekir diyen Atatürk mü gerçek?


16- Hiçbir millet aynen diğer bir milletin benzeri olmamalıdır diyen Atatürk mü gerçek?

 Batılılara (medeni) benzemek için 25 Kasım 1925 tarihli 671 numaralı bir kararla şapka kanunu kabul edip Yahudi şapkasını Halka kanun ve baskı ile giydirip giymeyenleri idam eden Atatürk mü gerçek?


17- Tokyo'da Cami yaptıran Atatürk mü gerçek?

Câmi'leri  başka amaçla istifade etmek için 15 Kasım 1935 tarihinde 2845 numaralı bir kanun ile  Câmi'leri kapatan Atatürk mü gerçek?


18- Nitekim Kemal Atatürk'ün kendiside bütün bunları itiraf etmiştir:

''Maksadını anlıyorum, anlıyorum amma şimdi vazifemiz halkı, vatanı ve esir padişahı kurtarmaya inandırmaktan ibarettir.”



“Ümmetim için en çok korktuğum, dili güçlü, iki yüzlü olan kimselerdir.”
Hadis-i Şerif (Kenzu’l-Ummal, h. No: 28969-70).

İnkarcılara ve ikiyüzlülere uyma, eziyetlerine aldırma ve Allah’a güven; koruyucu olarak Allah yeter.
Ahzab 48

Ey peygamber, Allah’tan kork; inkarcılara ve ikiyüzlülere uyma. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ahzab 1

Şu da bir gerçek ki ikiyüzlüler, ateşin en alt katındadırlar. Onlar için bir yardımcı asla bulamayacaksın.
Nisa 145

(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller 
Bakara 9

İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle beraberiz Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz" 
Bakara 14


Kaynaklar:
[1]M.Kemal Paşa, Balıkesir Zağanos Paşa Camiinde yaptığı konuşma, 7 Şubat 1923
[2]Atatürk'ün söylev ve demeçleri, Halifelik ve Yabancı Dini Kurumlar Hakkında, New –York Herald yazarına verilen demeç, 4 Mayıs 1924
[3]11923 (Atatürk’ün S.D.11, s. 94)
[4]Ayın Tarihi, Ankara İkinci teşrin 1934 No: 11, sayfa 495-496
[5]1921 (Atatürk’ün S.D.l, s.203)
[6]ATATÜRK'ÜN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN V. DÖNEM 3. Yasama Yılını Açış Konuşmaları, 1 Kasım 1937, Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 20, Sa. 3
[7]Atatürk'ün söylev ve demeçleri,Karar münasebetiyle, 1 kasım 1922
[8]Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet İnan)
[9]26 Haziran 1919 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK(Cumhurbaşkanlığı Atatürk Özel Arşivi)”
[10]Tarih 2,Ortazamanlar,1931 İstanbul Devlet Matbaası,sayfa-94
[11]Atatürk'ün söylev ve demeçleri,Ankara ileri gelenleriyle bir konuşma, 28. 12. 1919:
[12]Kastamonu’da İkinci Konuşma,Cumhuriyet Halk Partisi binasında partililerle
[13](1925, Akhisar) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 234)
[14]Atatürk’ün İnebolu Şapka Nutku (27 Ağustos 1925)
[15]1930 (Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, 1955 s. 116)
[16](Asaf İlbay, Tan gazetesi, 13. 7. 1949)
[17]Laiklik ve Atatürk’ün Laiklik Politikası, Genel Kurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı, Ankara-1998,s.45; Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara-1971, s.206.(Ayrıca:T.C. Başbakanlık Atatürk araştırma merkezi)
[20]31.1.1923 İzmir'de Halk ile Konuşma
[21]07. 02. 1923, Balıkesir'de Halka Konuşma
[22]5. Şubat 1923 Akhisar'da Konuşma
[23]Atatürk’ten BM., s. 70
[25]Atatürk'ün söylev ve demeçleri,Ankara ileri gelenleriyle bir konuşma, 28.12.1919
[26]Taha Toros, Atatürk’ün Adana Siyâhatnâmesi, sayfa 32
[27]Resmi gazete 21.04.1924
[28]Resmi gazete 01.06.1935
[29]Atatürk'ün söylev ve demeçleri,Karar münasebetiyle, 1 kasım 1922
[30]Hilâfetin ilgâ ve Hanedan-ı Osmanî’nin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair kanun
[31]Atatürkün Söylev ve Demeçleri Türk Tarih Kurumu Basımevi 1997 sayfa:62
[32]Karar no 308:Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hukuku hâkimiyet ve hükümraninin mümessili hakikisi olduğuna dair. Kabul tarihi 01.11.1338(1922)
[33]Atatürk'ün söylev ve demeçleri,Ankara ileri gelenleriyle bir konuşma, 28. 12. 1919
[34]M. Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, 10. Baskı, Milli Eğitim Basımevi, Istanbul 1970, cild 1, sayfa 14
[36]Kemal Atatürk nutuk(Ayrıca:T.C. Başbakanlık Atatürk araştırma merkezi)
[37]1 -  İlhan Bardakçı, Vahdettin’den Mustafa Kemal’e,  3.baskı, sayfa ;  140-141. Ayrıca;Necip Fazıl Kısakürek, Sultan Vahidüddin, 2. baskı,  sayfa ; 250-251. Ayrıca;Muzaffer Erendil, Yakınlarından Hatıralar Anekdotlarla Atatürk,  sayfa ; 98-99. Ayrıca; Murat Bardakçı, Şahbaba,  4. baskı, sayfa ; 412-413
[39]Yıl; 1922 M. Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, 9. Baskı, Milli Eğitim Basımevi, Istanbul 1969, cild II, sayfa 690-691
[40]Atatürk'ün söylev ve demeçleri,Ankara ileri gelenleriyle bir konuşma, 28. 12. 1919
[41]Atatürk'ün söylev ve demeçleri,Halifelik ve Yabancı Dini Kurumlar Hakkında, 4 Mayıs 1924, New –York Herald yazarına verilen demeç:Vakit: 4.5.1924, s.1
[42]Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri 2(1906-1938) 5.baskı 1997 sayfa:154
[43]Resmi Gazete : Tarih: 28/11/1925 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ahsarla