7 Temmuz 2014

Zulüm 1453'temi,1881'demi başladı?

Kadıköy’de çekilen "Zulüm 1453'te başladı" fotoğrafı 

İstanbul'u 1453'de fetheden ve Peygamber (S.A.V) övgüsü alan Fatih Sultan Mehmed Han halkına zulüm ettimi?

Fatih Sultan Mehmed’in Bosna-Hersek’i fethinden sonra,1463 tarihinde Milodraz’da yazılmıştır.Aslı Bosna-Hersek’in Fojnica şehrindeki Fransisken Katolik Kilisesi’nde olan bu ferman, Bosnalı Fransiskenlere hak ve hürriyetlerini güvence altına alması bakımından geniş çaplı bir koruma sağlamaktadır.Fransiskenlere özgürlük bahşeden fermanı, insanlık tarihindeki ilk insan hakları belgesi olarak kabul edilen, 4 Temmuz 1776'deki ABD Anayasası'ndan 313 yıl önce yazılmıştı.

Farklı inançlara özgürlük hakkı tanıyan fermanın Günümüz Türkçesi ile Tercümesi:

Bu padişah fermanı şöyledir: 

Ben ki Sultan Mehmet Han’ım; sıradan ve seçkin bütün insanlar tarafından bilinsin ki, bu padişah buyruğunu ellerinde bulunduran Bosnalı [Fransisken] ruhbanlara büyük bir lütufta bulunarak şunları buyurdum: 

Adı geçenlere ve kiliselerine hiç kimse engel olmayacak ve sıkıntıvermeyecektir ve onlar sakınmaksızın ülkemde yaşayacaklardır. Ve kaçıp gidenler bile güven içinde olacaklardır. Gelip ülkemizde korkusuzca oturacaklar ve kiliselerine yerleşeceklerdir. Ne ben, ne vezirlerim, ne kullarım, ne uyruklarım, ne de ülkemin bütün halkından hiç kimse adı geçenlere — kendilerine ve canlarına ve mallarına ve kiliselerine ve dışarıdan ülkemize gelenlerine— dokunmayacak, saldırıp incitmeyecektir. Yeri, göğü yaratan Rızıklandırıcı adına ve Kur’an adına ve ulu Peygamberimiz adına ve yüz yirmi dört bin peygamber adına ve kuşandığım kılıç adına yemin ederim ki, bu kişiler emrime itaat ettikleri sürece, bu yazılanlara hiç kimse uymazlık etmeyecektir.[1] 

Böyle biline.
Fatih Sultan Mehmed’in Ahidnamesi

Kemal Atatürk kendi halkının inanışına ne kadar değer verdi?


Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed'e(S.A.V) hakaret:

''...Muhammed Medine'de yerleştikten ve az çok teşkilat yaptıktan sonra Mekke ile Suriye arasında gelip giden tüccar kervanlarına tecavüzlere başlamıştı...''[2]

Ezan'ın Türçe'ye çevrilmesi:

Falih Rıfkı Atay:

Türçe Ezan bir din değil bir kültür işidir.Atatürk ve onunla bir düşünen inkilapçılar millileşme ve garplılaşma hareketinin ilk muvaffak olma şartını dilde ve kafada Türk milletini Arap kültüründen uzaklaştırmada aramışlardır.Latin yazısını almak,dili millileştirmek ne ise Ezanı Türçe'leştirmek de odur.

Kendi devrinde Ezan'ın Arapça yerine Türkçe okunuşu ile Atatürk'ün ilgilenmediğini söylemek bizim gibi 15 yıl onun yanında bulunmuş olanları değil,o zamanı hiç bilmeyen vatandaşları bile kandıramaz.Kaldıki ben,ezanın ve tekbirin Türkçe'ye çevrilmesinde Atanın bizzat çalıştığını bilirim.Atatürk sağ kalsaydı çoktan Kur'anı da türkçe okutacaktı.Bu işi önceleri bir metin meselesi sonrada din çalışmalarının bitmemiş olması geciktirmiştir.Tarihi doğru öğrenmek isteyenler için hakikat budur.[3]

Kadınların Dini inanışına baskı:

Allah'ın(C.C) emri olan Kur'an-ı Kerim ayetlerinin Nur Suresi ayet 31 ve Ahzab Suresi ayet 59'da Müslüman bir kadının nasıl örtünmesi gerektiği yazılı iken Kemal Atatürk medeni olmak için Kur'an-ı Kerim ayetlerinin tersi konuşma yapmaktadır.

“…Kimi yerlede kadınlar görüyorum ki, başına bir bez, ya da bir peştemal ya da benzer bir şeyler atarak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir, ya da yere oturarak yumulur. Bu durumun anlamı, gösterdiği nedir?

Efendiler uygar bir ulus anası, ulus kızı bu şaşırtıcı biçime, bu vahşi duruma girer mi? Bu durum ulusu çok gülünç gösteren bir görünüştür. Hemen düzeltilmesi gerekir.”[4]

Abdülhamid Han'ın Hilafet merkezinin içkili kumarhaneye çevrilmesi:

3 Mart 1924'te çıkarılan 431 sayılı kanunun 9. maddesiyle saraylar ve kasırlar milletin malı oldu.10 Haziran 1925 ve 24 Temmuz 1930 tarihlerinde alınan Bakanlar Kurulu kararıyla da Ihlamur, Küçüksu ve Yalova köşkleri ile Yıldız Sarayı'nın sadece Merasim dairesi'ne verilerek uluslararası kongre ve konferanslara tahsis edilsede, esasen yurtdışından da pek çok müşterinin oyun oynadığı bir kumarhaneye çevrildi.

Yıldız Sarayı sadece devletin yönetildiği bir yapı değildi.Aynı zamanda İslam âleminin manevi açıdan kapsayıcı kurumsal yapısı olan Hilafetin de merkeziydi.[5]


28 Eylül 1926 Tarihli Cumhuriyet gazetesinde ''Yıldız gazinoso açıldı'' başlığıyla verilen haber

Lütfü Müfit ÖZDEŞ'in canlı anıları:

Mustafa Kemal:

''İktidarı alacağım softaları asacağım.İlk yapacağım icraat bu millet ve devletin bu hale gelmesinde en büyük sorumluluğu taşıyan yobazları,sarıklı softaları sarıklarından yakalayıp ibreti alem için sokaklarda dizi dizi asmak olacaktır.''[6]

Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından M.Esat Bozkurt:

“Burada böyle şeylere lüzum yoktur, bunları camide yapabilirsiniz. Biz savaşı dua ile değil, Mehmetçiğin kanı ile kazandık!” dedi ve imamı kovdu.”

Birdefada Rize seyehatinde Medreselerin açılması için kendisine müracat eden hocalara;hiddet ve şiddetle ve herkesin önünde:

''Para istiyorsanız size millet yetecek kadar verecektir.Açsanız karnınızı doyuracaktır.Medreseler birdaha açılmayacaktır anladınızmı.''diye bağırdı.[7]

Teşkilâtı esasiye kanununun bazı maddelerini muaddil olacağına dair kanun:

10.04.1928 tarihinde 1222 nolu karar ile 20.04.1340(1924) tarihli 491 nolu Teşkilâtı esasiye kanununun bazı maddelerini muaddil olacağına dair kanun kabul edilir.Bu karar i Teşkîlât-ı Esâsiye Kânûnu içerisinde yer alan 2 inci,16 ıncı,26 ıncı ve 38 inci maddeleri değiştirilir.(madde 2 de yer alan ''Türkiye Devletinin dîni, Dîn-i İslâmdır'' hükmü kaldırılır)[8]

Kanun ile halka zorla şapka giydirme:

"Müslümanlar, Hristiyanların iyisine 'makul kefere', kötüsüne 'gavur', beterine şapkalı gavur' "denildiği bir dönemde,[9] 25 Kasım 1925 tarihli 671 numaralı bir kararla şapka kanunu[10] kabul edilir.Şapka giymeyen binlerce kişi idam edilir. 

03.12.1931 tarihinde Arap Harflerile Tedrisat Yapmak İçin Gizli veya Alenî Dershane Açanlar için kararname:

Çıkan bu kararnamede dersane açanlar için 1926 tarih ve 765 numaralı Türk Ceza Kanununun 526. maddesi uygulanacağı (Her kim, salahiyettar merciden kanun ve usul dairesinde verilmiş bir emre itaatsizlik eder veyahut ammenin istirahat ve selameti veya madelat mulahazası namına merciinden kanun dairesinde ittihaz edilmiş bir tedbire riayet etmezse bir aya kadar hafif hapse ve elli liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkum olur)[11]

Hafta tatilinin Cuma'dan Pazar gününe çevrilmesi:

27 Mayıs 1935 tarihinde 394 sayılı kanun kaldırılır ve yerine 2739 sayılı ''Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'' kabul edilir.Bu kanuna göre Cumâ’yı hafta tatili olarak kabul eden 394 sayılı kânun yürürlükten kaldırılmış, yerine Pazar günü hafta tatili ilân edilmiştir.[12]

Cami kapatma ve başka amaç üzere kullanmak için çıkartılan kanun:

CHP döneminde 15 Kasım 1935 tarihinde 2845 numaralı bir kanun çıkartılır.Bu kanun maddesinde:(Tasnif harici kalacak cami ve mescitler usul ve mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır.) hükmü vardı.[13]

Akşam gazetesinin 1931 tarihli haberinden:

Balıkesir'de 3 tevkif:Nakşibendi Tarikatinden Dökmeci Kadir ve şeriki Emin ile korucu nahiyesindeki derviş tevkif edilmiştir,
Mürtecilerin ''İnna fetahna leke'' yazılı bayrağı çıkardıkları Câmi-i müze olacak,
Konya'da birkaç Mevlevi şeyhi tevkif edildi.[14]

Akşam gazetesi 9 kânunusani 1931

Bir tarafta bırakın kendi milletini başka dinin mensublarına dahi inanç özgürlüğü tanıyan Peygamber(S.A.V) övgüsü almış Fatih Sultan Mehmed Han.

Diğer tarafta kendi milletinin dinine, kılık kıyafet tercihine, kültürüne, inancına, örtüsüne, yaşam tarzına, diline, ibadetine saygılı olmayan ve baskı ve kanunlar ile bunu benimsetmeye çalışan, uymayanlara cezalar verip idam ettiren Kemal Atatürk.

Peki zulüm 1453'temi,1881'demi başladı?

Kaynaklar:
[2]Tarih 2,Ortazamanlar,1931 İstanbul Devlet Matbaası,sayfa-94
[6]Atatürk Ansiklopesi, Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihi,May yayınları,1971 Baskı, Cild 1 ( 9 cilt ), sayfa:148
[9]Falih Rıfkı Atay; Çankaya, İst. 1980, s.430---Güneş gazetesi pazar eki, 2 Eylül 1990
[10] Resmi Gazete : Tarih: 28/11/1925
[11]Resmi Gazete:4 Kânunusani 1932
[12]Resmi gazete 01.06.1935
[13]Resmi gazete:22.11.1935

Hilmi Kemal

Konu ile alakalı:
Zulüm 1453'te başladı diyenlere Kemal Atatürk'ten cevap


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ahsarla